Dört yılda bir düzenlenen Dünya Kupası, bu dört yılın arasına serpiştirilen kıta şampiyonaları yetmiyor FİFA’ya. Bu turnuvalarda başarılı olamayacağını bilen, turnuvaları televizyondan izlemektense canlı görmek isteyen Arap şeyhlerinin fikrini çalıp Konfederasyon Kupası düzenliyor bir de. Arap şeyhlerinin arzu ettiği ulusal takımları ayaklarına getirip Arabistan çöllerinde kapıştırmasından filizlenen bir turnuvanın ilgi topladığını görünce, hemen kendi takvimine apartıp kasasına biraz daha para devşirmeyi amaçlıyor FİFA.
Bu uydurulmuş, yıl boyunca canları çıkmış oyunculara bir kez daha yüklenilen turnuvada, bir oyuncunun gerçekten canı çıktı. Sağlık erbabı uygun bir bahane bulacaktır mutlaka bu ölüme; umurumda değil söylenecekler. Kamerunlu Marc Vivian Foe’nin ölümü simgesel bir önem taşıyor gözümde: Sanayi Devrimi sırasında, maden ocaklarında, köleci toplumların acımasızlığını gölgeleyen koşullarda çalıştırılan işçilerden ne farkı vardı Foe’nin?
18 yaşında ulusal takıma seçilmiş, Fransa’da lig şampiyonluğu görmüş, İngiltere Premier Ligi’nde görev yapmış bir futbolcuydu Foe. Bizim amatör liglerimizde, genç takımlarımızda top peşinde koştururken ölüveren çocuklar için söyleneduran “sağlık denetiminden geçmedi” teranesi onun için söylenemez; iki kez Dünya Kupası gören üst düzey bir futbolcudan söz ediyoruz. Şöyle kabataslak bir hesap yapalım. İngiliz liglerinde istihdam edilen bir futbolcunun yıl boyunca görev aldığı karşılaşma sayısı, nerdeyse kırktır. İngiltere’de ligden ayrı iki kupa birden düzenlenir; Premier Lig takımlarının en sıradanları bile bu kupalarda en azından on karşılaşma yapar. Foe, en iyimser hesapla bile, yaklaşık elli karşılaşmada görev almıştır kulüp takımında – özel maçları hesaba katmadığımızda çıkan rakamdır bu. Geçen yılı Dünya Kupası nedeniyle dinlenemeden geçiren Foe’nin görev aldığı ulusal takım karşılaşmalarının sayısı da hayli fazladır. | Marc Vivian Foe |
Hesap açıktır: Uzun ve yorucu geçen, dış dünyaya kapalı çalışma dönemleri arasında, haftada iki, hatta üç maç sıklığıyla yapılan futbol karşılaşmaları. Zihinsel yıkımı geçin, Foe’nin sadece bedenine yüklenen ağırlığı tahayyül edebiliyor musunuz?
Ne FİFA Konfederasyon Kupası gibi turnuvalardan vazgeçer ne de ulusal federasyonlar kendi futbol takvimlerinden. Endüstrinin sömürülecek değer üretmesi için gereklidir futbol karşılaşması: Yaz sıcağı, kar soğuğu demeden futbolcu alandaki yerini almalı, trajik sonlara teşne karşılaşmayı oynamalıdır. Buna hem kendisine sunulan maddi zenginliği elde etmek için zorunludur, hem de en ufak kaytarmada karşısına dikilecek tribün terörü ve “iş ahlakından yoksunluk” suçlamalarından kaçınmak için.
Puma’nın başarısı
28 yaşındaki bir oyuncuyu çölde koşturulan at misali çatlatmayı beceren FİFA, bu olaydan utanmayacak mı?
Kamerun ulusal takımının ardında Puma şirketi var. Futbol alanında nicedir süren, Nike – Adidas gerilim çizgisini üçgenleştirmeye çalışıyor Puma. Bu nedenle Kamerun ulusal takımına yatırım yapıyorlar: Kamerun’un başarısı Puma’nın da başarısı olacak onlara göre. Geçtiğimiz yıl, futbol endüstrisi için devrimci bir forma tasarımı geliştirmiş, Kamerun’u basketbol formalarını andıran kolsuz giysilerle donatmışlardı Afrika şampiyonasında. Nike ve Adidas’ın egemenliğindeki FİFA hemen yanıt vermiş, tam da Dünya Kupası öncesinde bir “giyim kuşam hukuku” yaratmıştı: Kamerunlu futbolcular formalarının içine kara kolluklar takmak zorunda kalmışlardı.
Uluslararası şirketlerin pazar payı kavgasında billboard muamelesi gören Kamerunlu futbolcuların çilesi bununla bitmedi elbette. Puma’ya sus payı vermek zorunda kalan FİFA, el’an oynanmakta olan turnuva benzeri her tür panayıra Kamerun’u katmak zorunda kaldı. Kamerun ulusal takımının oyuncuları dünyanın dört bir yanında resmi - özel maçlar oynarken, futbolcuları düşünen yoktu. Önemli olan, Puma markalı formaların görünmesiydi.
Bu oyunculardan birinin trajik ölümünü de tanıtım amaçlı kullanacağına emin olduğum Puma şirketi ve onun elinde oyuncak olan Kamerun Federasyonu, Foe’nin ölümünden utanmayacak mı?
Sonu ölümle biten bu futbol maratonunun trajikomik yanı nedir, biliyor musunuz? Bakmayın Brezilya’yı yenmelerine, şu panayır eğlencesinde finale yükselmelerine; Kamerunlular tüm dünyanın onları tanıyıp sevdiği İtalya 90’daki ağabeylerinin zıddına, pek sevimsiz bir takım. O takım vecd içinde, kendinden geçercesine oynardı. Evet, oynardı dedim, onlar için futbol oyundu. Bugünün Kamerun takımı ise, Lobanovski’nin Dinamo Kiev’ine öykünen eski demirperde takımlarından bile geride: İnisiyatif almayı reddeden, sistem uğruna bireysel yeteneklerini törpüleyen, sertliği hüner sanan bir takım. Bu takım mı, Puma’yı sevdirecek örnek futbolu sergileyecek olan?
Olaydan sonra; FİFA Başkanı Sepp Blatter, Kamerun'un koçu Schaefer'le biraraya geldi. Schaefer, kazanmak için kendini paralayan bir futbolcunun ölümünden utanır mı dersiniz? Foe’nin ölümünden az sonra Fransa – Türkiye ulusal takımları karşılaştı. Fransız futbolcular attıkları ilk golü ölen oyuncuya adadıklarını gösteren jestler yaptılar.Bu takımı yaratan, aslında Puma şirketinin elemanı olan Winfrid Schaefer. Kamerun Federasyonu – Puma sözleşmesi gereğince Kamerun ulusal takımının başına geçen Schaefer, takımın estetiğini törpüleyip tribünlere orta parmak gösteren türden bir “kazanma hırsı” pompalamak istiyor.
Nedir, her iki takımın futbolcuları da karşıtını sindirmek için özel sertlikler yapmaktan geri durmadı: Arkadan tekmeler, dirsekler, çekmeler… Henüz sayılı dakikalar önce bir meslektaşları ölmüşken, yeni bir “kaza” olasılığından kaçınmaları gerekmez miydi?
Ya dramatik bir penaltı kaçıran Okan’ın davranışı? Yazılanlar doğruysa, sinir krizi geçirip duvarları yumruklamış gol atamadığı için. Mahalleden biri öldüğünde esnaf kepenk indirir, ölüye saygıdır bu; gol kralımızın aklı fikri kârda hâlâ!..
Hiç ayırmıyorum: Her iki takımın futbolcuları da, Foe’nin ölümünden hemen sonra futbol oynamayı, kazanmak için böyle debelenmeyi içlerine sindirdikleri için utanmayacaklar mı?
Bu yazıyı okuyanlar, yazdıklarımı bir ağıt olarak algılamasınlar lütfen. Foe öldükten az sonra başlayan karşılaşmayı “Kim kazanacak?” merakıyla izleyenlerden biriyim ben de. Çabuk tarafından unutulacak bir ölüm olayına yol veren futbol endüstrisini, televizyon önünde maç izlemeyi sürdürerek olumladığım için utancımı, sadece bunu paylaşmak için yazdım bu yazıyı.